19 Aralık 2011 Pazartesi

Elveda Lilly

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Elveda Lilly


Elveda Lilly... Mitleştirip ismini değiştirğim bir sevgili değil Lilly. Prozacla başladığım hikayemin arkasındaki şirketin ismi... Fluoxetine HCl’in ardından Duloxetine HCl gibi son teknoloji, daha müthiş bir molekülle karşınıza çıkan ve mutluluğu vaad eden kuklalaştırma şirketi... Daha duyarlı olmanın “hastalık” sayıldığı, hastalıklı bir dünyanın itibarlı kuruluşu... Gelişmekte olan – Bu gelişmeden ne kastediliyorsa- ülke insanlarını  laboratuvar fareleri gibi kullanmaktan çekinmeyen kan emicileri.

6 senelik gönüllü denekliğimin devrimsel gelişmelerini postalayabilecek kadar veri biriktirdiğimi sanıyorum.
Ah sevgili Lilly...
Kaybettiğimiz tüm duyguları yitirmeden evvel nasırlaştıran, bizi her gün daha fazla makineleştiren ve aksini düşünmenin ütopya sayıldığı... endüstriyel fayda ve verimin yarattığı yeni ve “güzel” dünyamızın itibarı... Hoşçakal...
******
Bir anti-depresanın en büyük ve gözle görülür etkisi duygular üzerindedir. Kullanmaya başladıktan 6 ay sonra çok sevdiğiniz birini kaybetseniz dahi, buna her gün karşılaştığınız rutinlerden daha farklı tepki vermezseniz. Gerçekten ağlamak için ilaçları bırakmanız gerekir ve bırakma süreci çok sancılı geçer. Hisleriniz anafora kapılmış bir gemi gibi sürüklenir, yön veremezsiniz. Tüm bunlara ilave, kafanızın içinde elektrik fırtınalarına sebep olan çekilme reaksiyonlarını saymıyorum dahi. Bu yoksunluk hissi hiç bir yere ait olmayan kuklalar topluluğuna olan bağınızı perçinler gibidir.
******

Ne tuhaftır ki kullandığım süre zarfında durumumda bir “iyileşme” – nedir bu iyiden kasıt?- sağlamamıştı benim güzel sevgilim “Lilly”. Bir iyileşme gözlemlediğim için bırakmıyorum onu. Durumu daha kötü de yapmadı. Bu da değil bırakmama sebep. Sadece iyileşmenin benim için anlamını yitirdiği topraklara adım attım.
–neyse ki tıp ve ekonomi dünyasında anlamını korumakta-
Lakin hakkını teslim etmeliyim mitolojik sevgilimin. Düşünce ve duygu akışlarını –Duyugu ve düşünceden elektrik akımı gibi söz etmem katı materyalist bir tutuma kavuştuğum anlamını çıkarmasın sakın- nötre sabitleyip nasırlaştırmasını beklerken, endüstriyel mekanize birliklerin işleyişine ve “ilerleyişine” karşı, seçici geçirgen bir membrana sahip oldum. –sanırım prospektüse “yan etki” olarak geçmesi gereken bir reaksiyon bu.-                                                         Özetle ilacı bırakmam iyileşmemdeki en büyük adımdı. Çünkü ilaç başlı başına hastalığın kendisiydi. Yitimine ya da varlığına şaşırmamız gereken her öğeye alışmamızı sağlayan... insana özgü merakı öldüren... Alışma edinimini kendi başıma yapamadığım için ilaçtan medet ummuştum. Şimdi alışmanın: yavaşça ısınan suyun kurbağayı öldürdüğü örneği temsil ettiğini düşünüyorum.
-“Alışmak” da mümkündür elbet alışmadan, ama alışmak; değildir, nasırlaşmak.-
hissizleşmek...
Evet! Bunlardan da bir miktar payımı aldığımı söyeleyebilirim. Duygularını materyalist verimlilikle, algoritmik if else for döngülerine hapseden; ve dolayısıyla programın gelecekteki öngörüsüne sahip oldukları için, bu konuda oldukça kararlı olanlara karşı duyarsızlaşmış olabilirim artık.
Sonuçta tüm duygu ve düşüncelerimin kaynağı benden başkası değilse, bir molekül, bir insan ya da bir topluluktan zaten bende olan bir şeyi istemenin beyhudeliğini yeni yeni anlamaya başlıyorum.
Ne kadar da yavaş öğreniyorum –Bunu farketmenin de uzun sürdüğünü düşünüyorum şimdi.-
Eğer bu bir “okul” olsaydı defalarca atılmıştım sanırım şimdiye kadar.

Hiç yorum yok:

İzleyiciler