19 Aralık 2011 Pazartesi

2000 kcal

22 Şubat 2011 Salı

2000 kcal
.
            2000 kcal... Tek ihitaycımız olan şey sadece 2000 kcal... bundan daha fazlası yalnızca fuzuli bir koleksiyon. Ne yaşayacağımızdan daha büyük bir eve, ne bizi uzaklara götürecek son model bir arabaya ne de daha uzaklara gitmek için biriktireceğimiz mil puanlara ihtiyacımız var. Beklediğimiz terfiye erişince elde ettiğimiz; burada tutunmak için, daha fazla çalışmak. Bir sonraki terfiye erişmek içinse daha da fazla çalışmak. “Kazandığımız” maddi olanakları değerlendirebileceğimiz bir haftasonumuz ise hiç olmayacak. Derken gerçekte hiç bir şeye sahip olmadan öleceğiz. Tüm mal varlığımız kariyeri için daha fazla çaba harcayan kişiler arasında pay edilecek.
Tatminiyet hissini bilimde arayanlar için... ihtiyacımız olan şey bir üniversitenin kampüsüne sıkışmış halde bulunmuyor neyse ki. İnsanlığa hizmet etmek ve evreni anlamak için; kurulların, sınavların yeterliliğimizi ölçmesine ihtiyacımız yok. Bu kararı alma yetkisi bizim dışımızda kimseye ait değil ve tarihin başladığı zamandan beri başka birine ait olmadı.
            İhtiyacımız olan sadece yaşamak ise ama, “büyük bir ciddiyetle”* ve “yaşamın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden”* ihtiyacımız sadece 2000 kcal. geri kalan hiçbir şeye sahip olmadan yaşamak... Hayatta kalmak ve biraz durup düşünmek, “modern” toplumun acelesi içinde... “Düzen” kurmayı önemsemeden, 100 yıl sonra kimsenin umrunda olmayacak bir “Kariyer”e ihtiyaç duymadan. “Biriktirmeden”, “Tüketmeden”, “Harcamadan”... daha yukarı çıkmak için birbirimizin üstüne basmadan...
 Paylaşmak, karşılık beklemeden verebilmek ya da sevebilmek masallarda anlatılan acınası bir hikaye olmamalıydı. Ve adına “gerçek” dediğimiz yalanlarla avunmamalıydık. Oyunun kurallarını ben koymadım deyip, oynamaya devam etmemeliydik. Reddetmeliydik oyunu büsbütün. Haykırmalıydık daha “fazla”nın beyhude olduğunu, ne kadar masum bir ambalajda sunulsa dahi. Yeterli değil mi kelimeler?.. şarkılarla anlatmalıydık bizi bize. İçimize işlemeliydi sanat, raflarda yerini almasaydı...
Harcıyoruz... Yarınlarımızı, çocuklarımızı, torunlarımızı, bilimi, sanatı, seviyi, aşkı, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı, yıldızları, zamanı, orada olduklarını bilmeden harcıyoruz... Elimize geçen herşeyi; raflardan hızlıca alıp, ambalajını parçalarcasına yırtıp, bir sonraki seviyeye eriştikten sonra atıyoruz. Tüm çabamız ekranda “Game Over” yazmasını önlemek. Fluoksetin HCL** jetonlarımızı birbiri ardına atıyoruz “hayat” sandığımız makinenin doymak bilmeyen midesine.
2000 kcal, hayatta kalmak için ciddiyetle...
Yaşamak bu enerjinin tamamını düşünceye çevirebilmekte... Yaşamak, ölebilmekte “yüzünü bile görmediğin insanlar için.”* Yaşamak, tüm ömrünü bir “Hiç” için harcayabilmekte “hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken”* Yaşamak, daha azla yaşayabilmekte, başkaları da var olsun diye***... Yaşamak, yaşamak işte... Birbirimize anlatmak zorunda olmadığımız. Hatırlatmanın gereksiz olduğu... Arkamızda bırakamayacağımız... Harcayamayacağımız... Silemeyeceğimiz
2000 kcal biraz eksik biraz fazla... gerisi hayal gücü... gerisi lafügüzaf...



* Nazım Hikmet – Yaşamaya Dair
** Prozac
*** "Live simply so others may simply live” (Mahatma Ghandi)

Hiç yorum yok:

İzleyiciler