19 Aralık 2011 Pazartesi

Beyhude

30 Mart 2011 Çarşamba

Beyhude

Beyhudelikmiş aslolan...
Değiştirmeye çalıştığımız her şeyin bizden ne kadar bağımsız olduğunu görüyorum. Tüm bu değişkenler içinde kendi türevimin sıfır olduğunu bile zannetmiyorum hatta, başlangıçtan beri var olmadığını düşünüyorum. Çok yoruldum... tekrar bir şeyler için mücadele etmem için gereken eşik enerjisi o kadar yükseldi ki, bu enerji ancak milyonlarca süper novanın zincirleme reaksiyonundan sağlanabilir... sonuda geleceğim en nihai nokta bu sanki, beyhudelik...
Dalgalı bir seyir izleyen ruh halim yavaşça duruluyor. Arayışım, bulunacak bir şey olmadığı yargımla son buluyor. Tüm faklı ruh hali ve düşünüşleri deneyip bir çıkış yolu aradığım dönemleri düşünüyorum şimdi... çelişkilerim, girdiğim düşünüş yapıları, taştığım kalıplar, yarısını dahi dolduramadığım bardaklar. Her kişi olabileceğim, hiç kimselerim... anlamsız ve kibirli bekleyişlerim... beklemeyişlerim. En sonunda hiç bir şeyi değiştiremeyeceğimi anlamak 30 yılımı aldı. Bu süre zarfında üzerimdeki yük, gerçekten arada bir hafifliyor gibi olmasaydı bu kadar sabredebilir miydim? Bilmiyorum. Yine de hızlı kavradığımı söyleyebilirim. Şimdi geri kalan zamanımı nasıl dolduracağıma dair o muhteşem soruyla karşı karşıyayım...
Kalan hayatımı küçücük karanlık bir hücrede, hiç bir canlı görmeden geçirsem dahi artık şikayetçi olacağımı düşünmüyorum. Hiç bir değişimine tanık oladığın bir hayat da buna benziyor çünkü belki de bundan daha kötü. Değiştiremediklerinle yaşamanın en kötü tarafı acınası beklentilerin altında unufak olmak sanırım. Bu beklentilerimi tükettiğime göre yaşanabilir elbet büyük bir harmoniyle. Fakat limitinin hiçliğe yakınsamasını isteyen bir adamdan söz ediyoruz artık. “Ah olmamak için neler verirdim” ama bu farkındalığa erişmek için başlangıçta yine olmam gerekirdi. “Ah olmamak için neler verirdim...” Hayat? Hiç duraksamadan... kumandasını “yaptığım” ya da yaptığımı “sandığım” bir bedenden ibaret. Doğumdan ölüme kadar kendi kararlarımı aldığımı sandığım ama çevrenin tüm beyin kimyasallarımda egemenliğini ilan ettiği bir yanılgıdan ibaret. “Özgür irade” ya da “seçim” “büyük patlamayla” kararlaştırılmış bile olabilir. “Hiçlik” isteği hangi çevrenin mirası olabilir neronlarıma. Kurallarına uymadığım bir “toplumun” yüz dönmüşlüğü olabilir mi? Koro halinde “aramızda yaşamaya hakkın yok!” mu diyor alfalar. Bu naif yok oluş isteğimin bu topluluktan geldiğini düşünmek ziyadesiyle rahatsız ederdi beni... bu yüzden “özgür irademle” (tutsak mı demeliydim yoksa?) istediğimi düşüneceğim.
Beyhudelik, varıp varacağım son çelişkisiz ve nihai nokta... bu anlamı ya da anlamsızlığı kaybetmemek ve bir anlamının olduğunu düşünmemek son anlamlı isteğim. Farklı roller, farklı anlayışlar ve düşünüşler denemenin yararsızlığı... Savaşmanın teslimiyetle eş tutulduğu bir dünya... Hiçliğin ve tümüyle reddedişin ilahi kudreti... Zifiri karanlığın parlak ve göz alıcı dünyası... işte vardığım son nokta burası...

Hiç yorum yok:

İzleyiciler